Otomobil endüstrisinde üreticiler ürünlerini yenilemedikleri sürece hava yolu endüstrisine dönüşmeleri kaçınılmaz olacak. Gelin otomobil ötesi araçlara (The UN-CAR) yakından bakalım.
Hava yolu endüstrisinin en önemli 2 özelliği, dünyadaki tüm uçakların %99’unun sadece 2 firma tarafından üretilmesi ve yolcular olarak bizlerin bu uçakların hangi 2 firmaya ait olduğunu birbirinden ayıramaması veya çoğu zaman olduğu gibi hiç umursamamasıdır.
Ancak ne tuhaftır ki umursanmayan bu 2 özellik, günümüz otomobillerinin geleceği için oldukça önemlidir. Neden mi? Çünkü Boeing ve Airbus’ın içinde bulunduğu bu güncel durum, otomotiv endüstrisinin geleceği için belirleyici olabilir.
Otomotiv endüstrisinin, havacılıktaki gibi daha az marka ve modelin olduğu bir geleceğe doğru yol aldığını gösteren işaretler zaten var.
Birçok otonom araç prototipinin dış görünüşü birbirine oldukça benzemektedir. Bunlara Muji, Olli, Trensday ve evet Teague’yi örnek olarak gösterebiliriz.
Bu saydığımız otonom araç konseptlerinin iç kısımları da oldukça benzerdir. Buna örnek olarak ise Audi, Mercedes ve Volvo’nun çalışma ve toplantı için de kullanılabilen düzleştirilip yatırılabilir özelliklere sahip koltuk ve masalarını sayabiliriz.
İçeride ve dışarıdaki bu tekdüzelik, arabaları sadece ulaşım aracı olarak kullanma alışkanlığımızdan çok daha farklı bir şekilde faydaya dayanan bir mobiliteye ve lükse olan düşkünlüğümüzün geleceğine işaret ediyor.
Sonuçta, Lamborghini sahibi olmak için hiçbirimizin mantıklı bir gerekçesi yok. Bu sürecin nereye varacağını görmek aslında kolaydır.
Düşünün ki ulaşım hizmeti veren şirketlerin, bizleri araçlarımızdan vazgeçmeye ve ulaşımı gösterişli bir donanımdan farklı olarak “hizmetler bütünü” olarak düşünmemize teşvik ettiği bir dünyada, kentsel taksibot filoları yapabilmemiz için sadece birkaç üretici yeterli olacaktır.
Geçtiğimiz yüzyılda 911, Golf, Land Cruiser, Mini, Mustang, Wrangler ve bunlar gibi binlerce marka ve modeli üretmiş olan otomotiv endüstrisi, yerini teknolojik donanımlı, akıllı ve sürücü olmadan da seyir yapabilen araçların olduğu bir çağa bırakmaya başlayacak.
Bu gelecek kaçınılmaz değil. Otomotiv endüstrisinin gelecekte her biri mümkün olabilecek en az iki alternatifi var. Buradaki sorumluluk ise, 2030 ve ötesinde kullanacağımız otomobilleri, sadece altında tekerler bulunan araçlar olmaktan daha farklı şekilde hayal etmek ve tasarlamakla görevli araç üreticilerinde.
Yeni Modeller İçin Yenilikler Yapmak
Ford, 2020 Kuzey Amerika ürün portföyünü ağırlıklı olarak kamyon, SUV ve ticari araçlardan oluşturmayı planlıyor. General Motors da yakın bir gelecek için benzer bir vizyona sahip.
Tüm bu yakın gelecek planlamaları, araç satışlarının mevcut durumuna bakıldığında kulağa çok mantıklı geliyor. Ancak bu planlamalar daha az sayıda otomobilin tasarlanması ve üretilmesi anlamına geliyor ki bu da biz standart kullanıcıların ihtiyaçlarına yönelik üretim yapabilecek daha az otomobil üreticisinin olduğu bir gelecek bizi bekliyor demek.
Dolayısıyla otomobil üreticileri eğer böyle bir senaryodan kaçınmak istiyorlarsa, güncel kontratlarını durdurmalı, yeni ve farklı modellere odaklanmalıdır.
Bunların haricinde üreticiler için bir çıkış yolu daha var. Eğer üreticiler biz kullanıcılara bundan böyle daha az araba satacaklarını düşünüyorlarsa (ki bu kesin görünüyor) endüstrinin bilinen markaları için bir sonraki en mantıklı hedef muhtemelen şehirler olacaktır.
Bu potansiyel, hedef araç satışlarına ilişkin şehir bazlı verilerde zaten görülebilir.
Örneğin; Seattle, Denver ve Salt Lake City özellikle Subaru’yu çok severken, Louisiana, Baton Rouge yüksek performans sağlayan arabaları seviyor. Körfez Bölgesi Hybrid severken, Oklahoma City ise sevmiyor.
Porschelar çoğu şehirde nispeten nadir olarak kullanılırken Arizona’nın Tucson şehrinde en az rastlanan araçtır.
Otomobiller tıpkı tüketiciler için olduğu gibi şehirler için de değer, arzu ve fonksiyonellik gibi gereksinimleri ifade eder.
Seattle’ın Subaru’yu sevmesinin nedeni Seattlelıların açık hava, küçük karbon ayak izleri ve takım sporlarına olan düşkünlüğüdür ki bu yüzden Outback ve Forester’ı da popüler hâle getirmişlerdir.
Ticaret ve tasarım açısından bu potansiyel heyecan vericidir. Çünkü henüz belirli bir şehir ve o şehirdeki insanlar için özel olarak tasarlanmış bir aracın neye benzeyeceği ve bunun insanları nasıl etkileyeceği ile ilgili bir çalışma yapılmadı.
Addis Ababa gibi bir şehirde ihtiyacımız olan araçlar Zürih’te ihtiyaç duyacağımız araçlardan çok daha farklıdır.
Gezegendeki her şehir için benzersiz tek bir araca ihtiyacımız olmadığına göre; şehir çeşitliliğimiz ve bunların sosyal özellikleri, büyüklüğü, doğası, hava durumu vb. gibi etkenler, daha az otomobil markası yerine daha fazla donanımı gerektiren bir fırsatı ortaya çıkarmaktadır.
Mevcut Konseptlerimizin Ötesindeki Otomobiller
Bizlere otomobillerden daha fazlasını vermek isteyen araç üreticileri için başka bir yol daha var. Bu yol üreticilerin hem otonom araçların günümüz araçlarından çok daha farklı çalışacağını hem de bugün kullandığımız araçlardan çok fazla konsepte sahip olmaları gerektiğini anlamalarından geçiyor.
Mevcut otonom prototiplerinin genellikle içinde uyuyabileceğimiz veya iş toplantıları düzenleyebileceğimiz şekilde tasarlandığını görüyoruz.
İçinde uyuyabileceğimiz araçlar muhtemelen uykudan mahrum kültürümüzün bir yansıması ve bu, daha iyi tasarlanmış yollar ile de gerçekleşebilecek bir durum. Ancak modern iş dünyası gerçekten daha fazla toplantı arayışında mı?
Gelecekteki araç modelleri hakkındaki kısıtlı bir ön görüşe sahibiz. Daha da önemlisi, mevcut otomobil piyasası bundan on yıl sonra çok daha kısıtlı bir konuma gelebilir.
Her geçen gün daha da kalabalıklaşan metropollerde, bizi sadece A noktasından B noktasına götüren otomobillerden daha fazlasına sahip araçlara ihtiyaç duyacağız.
Tüm arabaların sadece araba olmasının da ötesinde, sadece araba olmamasına da. Bazen sadece araba gibi olmasına bazen ise tamamen farklı ve süper güçlere sahip araçlara ihtiyaç duyacağız.
Öğrenci taşımadığı zamanlarda mobil teslimat kasalarına dönüşebilen okul otobüslerine ihtiyacımız olacak.
Yaşlılar için tasarlanmış ve ulaşımlarını kolaylaştıracak otonom mikro dairelere ihtiyaç duyacağız.
Ve evet, tüm bu ihtiyaçları birleştiren ve aynı zamanda bizleri veya eşyalarımızı bir yerden bir yere götüren arabalara da ihtiyacımız olacak.
Farklı şehirler için spesifik araçlar tasarlama düşüncesi, otomobil üreticileri için UN-CAR diye tabir edilen otomobil ötesi araçların gelişimi, potansiyel olarak dönüştürücü bir tasarım fırsatı ve şehirlerde daha verimli, rahat ve kişiselleştirilmiş bir yaşam biçiminin başlangıcıdır.
Otomobil ötesi araçlar (The UN-CAR), henüz beklemediğimiz veya bilmediğimiz faydaları ile gelecekte karşımıza çıkacak araçların yaşamlarımızda oynayabilecekleri rolü genişletiyor.
Bu fırsatın farkında olmak, hava yolu endüstrisindeki gibi sadece 2 üreticiden ziyade, daha fazla araba üreticisi ihtiyacı doğuracaktır.
Kaynak: fastcompany/Devin Liddell
Çeviren: İbrahim Tören