Yöneticiler, sıklaşan bu büyük gemi yangınlarıyla ilgili yapılan soruşturmalardaki eksikliğin süreci baltaladığına vurgu yapıyor.
Gittikçe sıklaşan bu yangınlardan sonra yapılan kapsamlı bir çalışmaya göre, uluslararası kargo gemilerindeki tehlikeli yüklerin büyük bir kısmı eksik etiketleme, uygun olmayan bir şekilde elleçlenme ve bunun gibi diğer güvenlik tedbirleri olmaksızın taşınmakta.
Son iki yılda birçok büyük yük gemisinin hasar görmesine sebep olan bu yangınlar için güvenlik uzmanları, karmaşık kuralların ve yetersiz soruşturmaların felaketlerin nedenlerini bulmak ve gerekli güvenlik önlemlerini almak için bir engel oluşturduğunu söylüyor.
Armatörler ise yangınların büyük çoğunluğunun potansiyel olarak tehlikeli sayılabilecek malların ön bilgi verilmeksizin yüklenmesinden kaynaklandığına inanıyorlar. Bununla ilgili olarak Ulusal Kargo Bürosu’nun (UKB) yaptığı soruşturma, tehlikeli sayılan yüklerin elleçleme sürecinde evrak işlerinden gemide istiflenmeye kadar önemli boşluklar olduğunu öne sürüyor.
New York tabanlı kâr amacı gütmeyen bir grup olan UKB’nin, ABD Sahil Güvenlik Komutanlığı’nın denizcilikle ilgili güvenlik gözetimine yardımcı olmak amacıyla verdiği rapor, son bir yılda gerçekleşen nakliye operasyonlarındaki konteynerlerin yarısından fazlasının, denizcilik endüstrisi yangın güvenliği standartlarının gerisinde kaldığını belirtiyor.
UKB başkanı Ian Lennard konteynerlerdeki yanlış istiflenmiş veya yanlış beyan edilmiş kargoları gösteren rakamların şoke edici olduğunu söyledi.
UKB bu soruşturmalara, Mart 2018’de Arap Denizi’nde meydana gelen ve Maersk’e ait Maersk Honam gemisinin üçte birlik kısmının haftalarca yanması ve bu gemide bulunan 27 mürettebattan 5 tanesinin ölümü sonrasında başladı.
Lennard, Maersk Honam’ın bir uyandırma çağrısına sebep olduğunu ve bu yıl gerçekleşen eşi görülmemiş bu büyük yangın ve felaketlerin daha fazla dikkat çektiğini söyledi.
UKB, kapsamlı bir araştırma için dünya çapında, Maersk, CMA-CGM ve Hapag-Lloyd ile iş birliği yaparak bu firmaların gemileri ile çıkış yapan toplamda 500 konteyneri takip etti.
Maersk’in talebi üzerine yapılan bu çalışma, takip edilen bu 500 konteynerin 274 tanesinin (toplam konteynerlerin %55’inin) potansiyel yangın tehlikesi olduğunu gösteriyor. Amerika’ya giren tehlikeli madde sınıfındaki yüklerin %69’u ise gerekli güvenlik önemleri alınmamış, eksik etiketleme yapılmış veya etiketleri kaybolmuş ya da yükleme evraklarında yanlış beyan edilmişti. Tehlikeli olmayan yük olarak beyan edilen ve bu şekilde Amerika’ya giren yüklerin oranı ise %51.
Latin Amerika ve Hindistan’dan gelen konteynerler ise yüksek potansiyelli yangın tehlikesi taşıdıkları için rapora göre en düşük puanı aldılar.
Tehlikeli madde taşımacılığındaki güvenliğin artırılması ve uygulamadaki boşlukların belirlenmesine yönelik hazırlanan UKB raporu, Uluslararası Denizcilik Örgütü’ne de (International Maritime Organisation – IMO) sunuldu.
Her yıl farklı türdeki gemilerde ve düzinelerce yangın olayı yaşanmasına rağmen, kargo gemisi yangınları nispeten nadirdir. UKB’ye göre 2018’deki Maersk Honam ve 2017 yılında yaşanmış iki yangınla karşılaştıracak olunursa, bu yıl toplamda 9 büyük gemi yangını yaşandığı söylenebilir.
Yangına sebep olabilecek potansiyele sahip kargolar arasında kömür, gübre, balık yemi, klor ürünleri ve diğer kimyasallar, araba aküleri ve elektronik bileşenler bulunur. Bunlara ek olarak, uygun emniyet önlemleri alınmamış olan yükler, seyir esnasında gemide kayabilir ve bu kayma esnasında sürtünmeden kaynaklı oluşacak ısı yangına sebebiyet verebilir.
Bazı nakliye uzmanlarına göre e-ticaretin hızlı büyümesi, tedarikçi ve tedarik zincirlerinin artmasına, bu artışa bağlı olarak ortaya yeni nakliye düzenlemeleri çıkmasına ve çok az deneyime sahip perakendecilerin bu düzenlemelere uyum sağlayamayarak sorunun büyümesine sebep olmaktadır.
Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği tarafından yapılan son araştırma, e-ticaret göndericilerinin %40’ının tehlikeli mal düzenlemelerinden habersiz olduğunu göstermektedir.
Denizcilik sigorta firmaları ise, her yıl yaşanan gemi yangınlarının yaklaşık yarısının rapor edilmediğini ve soruşturmaların nadir olduğunu belirtiyor.
“Eğer olay can kaybını içermiyorsa veya manşet olmuyorsa, birkaç örnek haricinde bu yangınlar raporlaştırılmıyor.”
Bu sözler alman sigorta şirketi Allianz Se’nin ticari sigorta kolu olan Allianz Global Corporate and Speciality’de üst düzey deniz riski danışmanlığı görevi yapan Andrew Kinsey’e ait.
Uluslararası sulardaki gemilerin güvenlik soruşturmaları, karmaşık hükümler içeren bir çerçeve altında faaliyet göstermektedir. Örneğin; ABD Sahil Güvenlik ve Ulusal Taşımacılık Güvenlik Kurulu, sadece ABD bayraklı gemilerin kazalarını araştırmaktadır. Çünkü gemilerin bayrak statüleri, öncelikle bağlı olduğu ülkeye ait olan uluslararası gemilerin güvenlik koşullarını sağlamakla mükelleftir.
Uluslararası deniz taşımacılığındaki gemilerin büyük bir kısmı, maliyetleri düşürmek için az gelişmiş olan ülkelerin bayraklarını kullanmaktadır. Ancak bu durum bayrak sahibi bu az gelişmiş ülkelerdeki liman kurallarının kısmen yok olmasına sebebiyet vermektedir. Bu ülkelerin büyük çoğunluğu, kendi sularında çıkan yangınları tam olarak araştıracak kaynaklara sahip değillerdir.
Amerikan Deniz Sigortacıları Enstitüsü başkanı John Miklus yaptığı açıklamada, bayrak sahibi ülkelerin gemi yangınlarıyla ilgili gerekli soruşturmayı yapmak zorunda olduklarını; ancak yapılan bu soruşturmaların kamuoyu ile paylaşılmasının zorunlu olmadığını söyledi. Miklus açıklamasının devamında “Yangın eğer yolcuları da kapsayan büyük bir facia ise rapor alınabilirken; kimsenin bilmediği bir yerde yanan bir kargo gemisi için rapor alınamaz.” ifadelerini kullandı.
Yeniden inşa edilen ve yeni adı Maersk Halifax olan Maersk Honam ise Singapur bayrağı taşımaktaydı.
Kaynak: wsj/Costas Paris
Çeviren: İbrahim Tören