Arkas Akademi Günleri ve Bana Kattıkları

Galip Soykan
Arkas Akademi Günleri ve Bana Kattıkları
Okuma Süresi: yaklaşık 7 dakika

Yeni yıldaki ilk Lumbuzz yazımı bu konuya ayırmak istiyorum çünkü uzun Arkas kariyerim boyunca içimdeki eğitmen kimliğini de ortaya çıkarması sebebiyle benim için çok önemlidir. Şirket içinde bilindiği için sorun olmuyor ama bazen dışarıda yanılgılar oluyor. Sadece akademi eğitimleri vermiyorum.

Şu andaki ana görevim acente grubunda piyasadaki tüm forwarder firmaları takip ettiğimiz birimin başındayım. Uzun yıllar hep satış ve pazarlama birimlerinde yönetici olarak bulundum. Dolayısıyla akademi süreci benim için çok önemli ama yan işlerimden biridir. O yüzden bu konuyu kısaca hatırlatmak istiyorum.

Benim gibi sosyal ve yardımsever biriyseniz zaman içerisinde birçok şapkanız olabiliyor. Hem özel hayatımda hem de iş hayatımda bu hep böyle olmuştur. İnsanlara yani benim tabirimle tüm Homo Sapienslere (ayrım yapmadan çocuk, genç, yaşlı) içten bir şekilde yardımcı olmaya çalışmak bana rahmetli babam İsmet Soykan’dan miras kaldı. O da herkesi dinler ve elinden geldiğince yardımcı olmaya çalışırdı. Bu örnek ve çok iyi rol modelim sayesinde ben de öyle oldum. Bu durumu ben de fazlasıyla önemsiyorum kendi hayatımda.

Sonuçta hepimiz bir gün bu görevlerden ayrılacağız ve bu hayattan da. O yüzden kendimize düşen kısımları yaşarken geride bir hoş seda bırakabilmek daha değerli geliyor. Zaten hayatta bir sürü zor insanlar yüzünden türlü türlü zorluklar yaşıyoruz.

O yüzden bence iyi biri olmaya çalışmak daha önemli ve iyi bir erdem. Azınlıktayız ama olsun, bizim görevimiz belki de budur bu hayatta.

Nasıl işe ve bu sektöre girdiğimi ilk yazımda yazmıştım. O dönemler biz her şeyi işte çalışarak öğrenirdik (hâlâ da en iyi yöntemdir) ama hep eksik kalan bir şeyler vardı. Özellikle bizim gibi büyük yapılarda, işe almak kadar işe hazırlamak kısmı da önemlidir. Arkas grubu bu konuda hep örnek gruplardan biri olmuştur. Lucien Bey’in de zaten hep çok ileri görüşlü biri olması ve insana özellikle de gençlere yatırım yapmak istemesi sebebiyle, 2006-2007 yıllarında Arkas Akademi projesi hayata geçme kararı alınmıştı.

Artan iş hacmini karşılayabilmek ve işe giren personelin sistem içinde kaybolmadan, doğru eğitimler ve yönlendirmeler alarak, kalıcı bir şekilde istihdam edilmesi hedeflenmişti. Ben de bunu çok doğru bulmuş ve inanmıştım o projeye ve hâlâ da aynı duyguyla bakıyorum olaya (hep destek prensibiyle).

Hepimiz biliriz ki normalde okullarda aldığımız eğitimler, iş hayatına geçtiğimizde yetersiz kalır. Konuyla birebir eğitimler alsak bile yeterli olmaz. Hele bizim gibi birçok konuda farklı işler ve hizmetler veren kuruluşlarda, işe girildikten sonra en az 6 ay süren bir öğrenme süreci olurdu. İşler ve tüm çalışanlar çok yoğun olduğu için yeni işe giren personel çok zorlanırdı. Aynı şekilde ona işi öğretmeye çalışanlar da çok zorlanırdı. Hele bir de bu kadar emek verilen personel bir şekilde işten ayrılırsa her şey başa dönmek zorunda kalırdı. Büyük bir emek harcanmasına rağmen hem çalışanlar hem de birim yöneticileri mağdur olurdu.

Maalesef bunu birebir çözebilecek bir formül yok ama daha profesyonel bir yaklaşım şekli olması gerekiyordu. Bu da Arkas Akademi ile yapılmaya çalışılacaktı.

Tabii biz o zamanlar X kuşağı olarak çok arada kalmış bir dönemi temsil ediyorduk ve o dönemdeki sorunları kendimizce çözmeye çalışıyorduk. Sonrasında Y kuşağı geldi biz bile azınlıkta kalmaya başladık. Şimdi Z kuşağı geliyor, dolayısıyla her kuşağın beklentileri ve ihtiyaçları çok farklı oluyor. (Bunları gerçekten anlamak çok önemlidir, bu konuda da ileride fırsat olursa kendi görüşlerimi bir yazı ile paylaşmak istiyorum.) Üzerine bir de Covid-19 pandemi süreci yaşıyoruz ve her şey çok daha farklı olmak durumunda artık.

Kaldığımız yere dönelim. O dönemlerde bizim de grup içerisinde olduğumuz, İstanbul bölgesinde Timuçin Pekar Bey’in önderliğinde ve onun ana danışmanlığında Arkas Akademi olarak bir birimimiz kuruldu (Şengül Atalay, Selin Gökdemir ve Çiğdem ..). Onlar da Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi bölüm başkanı olan Prof. Ali Bey ve onun çoğunluğu öğrenci olan ekibi ile anlaşmışlardı. Bu işe seçilen yöneticiler bizim gün içinde mevcut yaptığımız işleri anlatacak ve onlar da bunları bir eğitim modülü hâline dönüştüreceklerdi.

İlk plan işe giren tüm personeli İzmir’de bu eğitimden geçirmekti ancak gelişen zaman içerisinde bu mümkün olamadı.

Arkas Akademi o dönem büyük bir başarıyla ve fedakârlıklarla kuruldu ve aynı şekilde başarıyla yoluna devam ediyor. (Pandemi sürecinde biz de bu yıl online eğitim veriyor olacağız.) Yurt içi veya yurt dışı ofislerde 10 küsur yıldır işe yeni giren veya uzun yıllardır çalışan personelimize bu eğitimleri veriyoruz.

Ben aslen Su Ürünleri Mühendisi olmama rağmen hep satış ve pazarlama birimlerinde çalışmış ve yöneticilikler yapmıştım. O yüzden satış ve pazarlama modülüne seçilmiştim. İsmail Görgün ve Soydan Demir ile bu modülün tüm planlanması ve ilk yazılmasını Ali Hoca’nın öğrencisi olan Gökmen arkadaşımızla beraber yaptık.

Gerçekten çok başarılı bir çalışma olmuştu. Dördümüz de çok emek harcamıştık, sonra bir de giriş modülü olsun denmişti ve bizim hazırladığımız bazı kısımlar da buraya alınmıştı. O yüzden biz ilk kuranlar olarak hem giriş hem de satış pazarlama modülleri içinde eğitim verebilir hâle gelmiştik. Sonrasında aramıza Özlem Atakan, Murat Şahin ve Merih Çağlar da katıldı ve hep birlikte satış ve pazarlama modülü için eğitimler verdik. Tabii ara ara güncellemeler de yaptık hep birlikte.

Sonrasında bizler de eğitimci eğitimleri aldık, ilkini tabii ki Ali Bey’den almıştık. Bu ilk eğitim hepimiz için bir ilk ve farklı olmuştu. Hatta geçenlerde Mutlu Sarısözen de hatırlatmıştı. Ben çok farklı bir zorluk yaşamıştım. Hazırladığımız eğitim modüllerine ait bir kısmı anlatırken o kısım kameraya çekilecekti ve sonra izlenecekti. Üzerinde değerlendirmeler yapılacaktı. Buraya kadar bir sorun yoktu tabii. Ancak öğle arasında Ali Hocam diğer arkadaşlara sormuş. Birine bilerek zorluk çıkaralım ve onun sorunları nasıl ele aldığına sonra bakalım diye.

Yani eğitimlerde her şeye hazırlıklı olmak lazım diye, onlar da beni seçmişler çok sevdikleri, sakin ve pozitif yapımı bildikleri için hem bu durumun hem de şakanın üstesinden gelse gelse Galip gelir demişler.

Öğleden sonra benim sıram geldiğinde cümbüş koptu tabii. Koca koca adamlar fırsat bu fırsat deyip neler yapmışlardı. Hatta kendi ifadesiyle komünist Ahmet Aydoğan kürsüye yanıma gelip, kürsüyü işgal etmeye kadar vardırmıştı olay. O yüzden ben çok sıkı bir eğitim aldım ve kürsüyü hiç boş bırakmamaya çalışıyorum hep ne olur ne olmaz diye. İşin şakası bir yana, oturan değil daha çok gezen ve teması seven bir eğitim anlayışına sahip oldum zaman içerisinde. Kendimce yaptığım şeyleri hep ciddiye alan ve gerçekten hakkını vermeye çalışan bir yapım oldu.

Az önce de belirttiğim üzere uzun zamandır birçok yurt içi veya yurt dışı ofis çalışanlarına (İzmir’de yılda 2 kez bu eğitimler için gelirlerdi) eğitimler verdik. Bunları hepimiz tamamen gönüllü olarak yapıyoruz ben dâhil hepimizin ana işleri farklı. Tabii birçok modül var. Hâlâ eğitimleri vermeye devam ediyoruz. Bu sene pandemi sebebiyle online yapıyor olacağız.

Arkas grubu her zaman şartlara uyabilen bir yapıdır. Sorunlara ve zorluklara takılmadan hem şirket hem çalışanlar üzerlerine düşen şeyleri yapmak konusunda uzmandır. Arkas Akademi sürecinde tüm yapı içerisinde hâlâ çalışan ama bir şekilde gruptan ayrılan veya emekli olan birçok eski yöneticinin de çok emekleri olmuştur. Onlara çok teşekkür etmek lazımdır ve bu bir bayrak yarışıdır. Biz de zamanı geldiğinde ayrılacağız ama gidenler bilsinler ki bu proje hem yeni Arkas Akademi ekibi hem de mevcut eğitimci kadrosuyla emin ellerdedir.

Son olarak genç arkadaşlara bir tavsiyem olacak, sadece iş ve performans odaklı olmak yerine bu tür sosyal konuları da mutlaka dikkate alsınlar.

Hem iş dünyasında hem dünyanın genelinde çok fazla sorun ve rekabet var. Daha fazla başarılı olmak yerine kendini her konuda yetiştirmiş ve gerçek empati yapabilen insanlara ihtiyaç olacak yakın gelecekte (çünkü kaynaklar gerçekten tükenmek üzere). Küçük ve günlük çatışmalar yerine arada büyük resmi görebilmek ve onu düşünebilmek de önemli bir meziyettir. Yani bu tür konuları vakit kaybı olarak görmek değil, özellikle eğilmeleri ve önlerine çıkan fırsatları değerlendirmeleri gerekir. Siz ne kadar fedakârlık yaparsanız, o işler de size hep pozitif olarak döner.

Biraz unuttuğumuz sevgiyle ve şimdilerde fazlasıyla hatırladığımız sağlıkla kalınız. Yeni yılınız kutlu olsun. Aslında hepimiz biliyoruz genelde hep gelen gideni aratıyor, bu sene tersi olur umarım.

İlginizi Çekebilecek Diğer Yazılar