“Dijitalleşme” ve “Endüstri 4.0”, lojistik sektörünün gündeminde çok yeni yer almaya başlayan olgular. Türkiye’de faaliyet gösteren lojistik işletmeleri de aynı gerçeği yaşıyorlar. Dokuz Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi olarak, UTİKAD ile birlikte hazırladığımız “Lojistik Sektöründe Eğilimler ve Beklentiler” araştırmasının bir bölümü de bu konulardaki eğilim ve beklentileri ortaya koymak amacıyla tasarlanmıştı. “Türkiye’de lojistik işletmeleri ne tür dijital dönüşüm uygulamaları içerisinde?” şeklinde sorduğumuz soruya; katılımcıların %95,56’sı “yazılım”, %48,89’u “bulut bilişim sistemleri”, %20’si “Ar-Ge ve inovasyon merkezi”, %13,33’ü “blockchain” ve %11,11’i yapay zekâ ve uygulamaları” olarak cevap verdiler. Bu cevapları değerlendirdiğimizde, yazılım programlarına yapılan yatırım oranının çok yüksek olmasının şaşırtıcı bir sonuç olmadığı yorumunu yapabiliriz. Nitekim sektörün bu konuda, özellikle son 10 yıl içerisinde önemli gelişmeler gösterdiği ve bu gelişmelere her ölçekteki işletmenin de ayak uydurduğu bilinmektedir. Diğer taraftan, “bulut bilişim sistemleri”ne yatırım yaptığını söyleyenlerin, neredeyse katılımcıların yarısı olması önemli bir gösterge olarak değerlendirilmelidir. Lojistik sektörünün, bulut bilişim sistemleri hakkında “veri güvenliği” bağlamındaki negatif düşüncesinin değişmeye başladığını da ortaya çıkan bu sonuçtan çıkarabiliriz. Ancak hem “yapay zekâ” hem de “blockchain” konularında yapılan yatırımların çok alt düzeyde olduğu da gözden kaçırılmaması gereken bir olgu. Peki “yapay zeka” ve “blockchain” gibi konulara geçiş bu kadar kolay mı? Sektör bu geçişe hazır mı? Bu soruların cevabını, “blockchain” bağlamında açıklamaya çalışayım.
Blockchain denince…
Son yılların tartışmasız en çok konuşulan teknolojik kavramlarından biri “blockchain”. Bitcoin’in hızlı yükselişi ile gündeme gelen bu kavram, denizcilik sektörünün de popüler konularından biri olmaya başladı. Gün geçmiyor ki denizcilik sektörünün büyük markaları, “blockchain” teknolojisi ile çözümler ürettiklerini söylemesin ya da “blockchain”in denizcilik sektörünü nasıl değiştireceği üzerine konferanslar yapılmasın, büyük paralar harcanmasın. Nasıl bir sihirli değnekmiş bu diyesi geliyor insanın. Bunu düşünürken de insanın kafasına yakın tarihten bazı örnekler takılıyor; örneğin 1990’lı yıllarda dünyanın yaşadığı “dot-com” balonu. O dönemde internet sitelerinin her şeyi çözeceği, dünyayı değiştireceği konuşuluyor ve bu kapsamda önemli yatırımlar yapılıyordu. Ne oldu? İllüzyonlar bitti ve gerçekler ile karşı karşıya kalındı. Bu konuya inanan ve her şeylerini ortaya koyan ufak şirketler tarihin sayfalarında yerlerini aldı. ABD’nin teknoloji borsası NASDAQ’da işlem gören Cisco, Amazon gibi devlerin hisse senedi fiyatları ise ciddi oranda geriledi. Açık konuşmak gerekirse, “Blockchain bir balondur.” demek benim haddimi aşar. Ancak bunu söyleyen Apple’ın kurucu ortağı Stevie Wozniak olunca, derin bir nefes alıp düşünmek gerekir.
EDI’den yavaş yavaş uzaklaşırken…
Lojistik sektörünün neredeyse tamamının yakın olduğu “Elektronik Veri Değişimi” olarak tanınan EDI, iş akışlarındaki tüm bilgi akışlarını güvenli ve hızlı bir şekilde gerçekleştirmek amacıyla kurgulanmış bir teknolojik altyapı olarak biliniyor. 1990’lı yıllarda gündeme gelen bu teknoloji, denizcilik ve lojistik sektörünün de önemli unsurlarından biri. EDI, kurumlar arası teknolojik entegrasyonda standartlara bağlı olarak çalışıyor; ANSI, EDIFACT ve ebXML. Bu standartların, ayı zamanda her birinin 3 farklı alt versiyonu da bulunmakta. Bu durum, standart çeşitliliğini artırmasına rağmen özellikle küçük ve orta boy işletmelerin güncel versiyonu elde etmelerinde sıkıntılar ortaya çıkarıyor ve bu tür firmalar sistem dışında kalıyor. Büyük firmalar ile çalışırken, onların standartlarına uymaya çalışan küçük firmalar bu işi etkin bir şekilde yapamıyorlar. EDI aynı zamanda, son dönemlerin en önemli ve kritik kavramlarından biri olan “tedarik zinciri görünürlüğü (visibility)” konularında ihtiyaçları da karşılayamıyor.
API teknolojisi hızını artırırken…
API (Application Programming Interface) ise, bir uygulamaya ait yeteneklerin, başka bir uygulamada da kullanılabilmesi için, yeteneklerini paylaşan uygulamanın sağladığı arayüz olarak tanımlanıyor. API, son on yılda gündeme gelen bir teknoloji. Denizcilik ve lojistik sektörü ise yeni yeni tanışmaya başladı. 2019 yılının, Mart ayında önemli sektör dergilerinden biri olan Journal of Commmerce (JOC) bu konunun denizcilik sektörü için önemini bir kez daha vurguladı.
EDI’den daha çevik bir teknoloji olan API, hızlı ve güvenilir bir şekilde sisteminizde bulunan verileri başka bir sistem ile paylaşıyor. Basit bir şekilde anlatmak gerekirse, konteyner takibi hizmeti veren bir teknoloji işletmesi, bir ihracatçının ERP sisteminde takip işini yapabilmesi için onunla API kodunu paylaşıyor. İhracatçı, bu API kodunu sistemine çok kısa bir sürede (belki dakikalar) yerleştirip kurulumu tamamlıyor. Sonrasında sorgu yaptıkça, konteyner takibi yapan işletmenin sistemine bağlanıp konteyner durumunu anlık olarak güncelleyebiliyor.
Şu anda API kullanımının, mevcut ekosistemin işleyişini bütünüyle değiştirip değiştirmeyeceği ise yapılan işlerin kalitesi ile ilgili. Ancak bu konularda çok daha ağır olduğunu bildiğimiz dev konteyner taşımacılığı şirketleri olan Maersk Line, MSC ve CMA CGM; tarife, dokümantasyon, takip ve ödeme gibi konuların gerçekleştirilmesi için API hizmeti vermeye başlamış durumda. An itibariyle, çok büyük lojistik hizmet sağlayıcılardan bu konuda bir duyum almamış olsak da çeşitli fonksiyonlar kapsamında API’lerin eli kulağında olduğunu söyleyebiliriz.
Sonuç olarak…
Mevcut sorunlara ve elimizdeki mevcut teknolojilere öncelikle odaklanmamız lazım. Sorunları anlarsak, bunları çözebilecek teknolojiler elimizde var. Önce onlarla başlayalım. Blockchain günün birinde olacak elbette. Ancak biz kullanabileceklerimiz ile işe başlayalım.