LUMBUZZ’da yazmam istendiğinde burada çok daha farklı konular hakkında yazmayı düşünüyordum ama maalesef bugünlerde tek bir konu var: COVID-19
Dileyenler için bu süreç hakkında kendi bakış açım ve önerilerim olacak.
Gerçekten son dönemde tüm dünya olarak daha önce hiç yaşanmamış büyük ve farklı bir süreç yaşıyoruz. Hemen arkasından büyük bir değişim yaşanacak ve tüm hayatımız değişecekmiş gibi.
Maalesef şu an büyük çoğunluk, salgından ziyade psikolojik sonuçlarından daha fazla etkileniyor. Evet bir salgın başladı ama önce insanlar ve sonra ülkeler de domino etkili panik sebebiyle bu süreç, çok daha içinden çıkılamaz hale geldi.
Kısaca hatırlayalım dünyadaki ölüm oranlarında, sırasıyla hâlâ açık ara; açlık, kanser, kalp hastalıkları, alkol, sigara, trafik kazası, intihar vb. gibi sebepler daha çok insanın ölümüne sebep oluyor. Her şey bittikten sonra da bu durum büyük ihtimalle değişmeyecek.
Öyleyse neden bu panik durumu oluştu?
Kendi adıma ben öyle olmadım. Sakin ve panik olmayan bir yapım var ama burada konu ben değilim. Toplumun %95’i niye böyle oldu? Hastalığa yakalanma ve ölüm korkusu sardı ama biliyoruz ki tüm canlılar olarak bir gün öleceğiz. Çok büyük çoğunluk kendini ölümsüz sanıyor ve hiç ölmeyecek gibi yaşıyordu. Bence bu olay o duyguyu etkiledi ve sonrasında her şey tetiklendi. Homo Sapiens olarak defolarımız ve korkularımız ortaya çıktı. Kendimizi hep dünyanın sahibi olarak görüyoruz ve hiç ölmeyeceğimizi düşünürüz. Ama gerçek öyle değildi. Bu olay tüm dünyayı etkilediği ve hiç ayırım yapmadığı için birden bire karşımızda bulduk hem ölümü hem de hastalığı. Bu sebeple herkes, birden bu gerçekle yüzleşmek zorunda kaldı. Domino etkisiyle panik oldu ve olmaya hâlâ devam ediyor.
Bu aşamadan sonra bizden tek bir şey isteniyor, evde kalmamız ve kurallara uymamız. Çok zor bir şey değil aslında. Keşke bu kadar büyük bir panik havası oluşmasaydı ve sakin kalınabilseydi ama artık geri dönüşü yok birçok şeyin.
Şimdi ve yakın zamanda artacak büyük mağduriyetler doğdu, özellikle bizim ülkemizde.
Bunların maddi ve manevi sorumlulukları olacak, tabii ki herkesin imkânları ölçüsünde destek olması gerekecek.
Devletimiz maalesef bazı konularda yetersiz kalıyor (Bunun bir sürü sebebi var ama burası yeri değil). O yüzden bu süreçte önce insan olduğumuzu hatırlamamız gerekiyor. Çok acilen de bencilliklerden ve açgözlülükten uzaklaşmak gerekiyor. İyi bir insan ve birey olmak ana sorumluluklarımız arasında ama o kadar kopuldu ki bundan. Şimdi ev de otururken esas bu konulara da kafa yormamız gerekiyor.
Sürekli şikâyet etmek yerine samimi bir şekilde ihtiyacı olanlara küçük destekler yapmaya çalışalım. İçinizden gelsin ve fark yaratın. Ayrıca hangi din veya öğreti olursa olsun hep bu istenir ama bir türlü olamaz. Belki bu bir sınavdır hepimiz için. Günümüzde çok fazla başarılı ve hırslı insan var ama gerçekten iyi insan sayısı az. Bu dünyadan giderken geride bırakacağımız tek bir şey var aslında o da nasıl bir insan olduğumuz.
Aslında hepimiz biliyoruz kapitalist sistemin getirdiği ağır rekabet ortamı her yerde hasarlar bıraktı. Sürekli büyüme ve satışla artık gitmiyor süreç. Hiç de adil olmayan gelir dağılımı var. O yüzden bence yeni bir ekonomik model ve yaşam biçimi gelmeli artık.
Mart ayı başında ABD’deydim. Özel bir ziyaretti, çok önceden planlanmıştı.
LA ve San Francisco kentlerindeydim. Ayrı bir yazı yazmayı da planlıyorum ama burada konusu geldiği için çok kısa değinmek istedim. Gerçekten hem çok güzel hem de çok dramatik şeyler gördüm. Sokaklarda yaşayan homeless oranlarında çok büyük artışlar olmuş. O kadar çaresiz ve zor durumdalar ki insan olarak hiçbir değerleri yok. Gelir dağılımı arasındaki uçurum zaman içerisinde çok daha fazla açılmış. Dolayısıyla sistem de en büyük yarayı kendi içinde vermiş. O yüzden oraya gitmek ve yaşamak isteyenlerin bunu çok ciddi düşünmeleri gerekiyor. Mutlaka birçok imkân ve iyi alanlar da mevcuttur hâlâ ama çok daha zorlaştığı ve riskli olduğu da ortada.
Bu sene 7,8 milyarı bulacak bir dünya nüfusu öngörülüyor. Bu da büyük sorun hatta temel sorun, çünkü dünya kaynakları yetmiyor. Tamamen endüstriyel tarım/beslenme ile çok zararlı şeyler tüketmek zorunda kalıyoruz. Bu hastalığın çıkma sebepleri de buraya kadar uzanıyor. Wuhan’daki pazarda ve aslında tüm Çin’de insanların (yaklaşık 1,5 milyar) doyabilme ihtiyacına cevap verebilmek için bu ve benzeri birçok sistem başlamış. Böyle gidebilmesi mümkün değil o yüzden orta ve uzun vadede bir şeyler değişmek zorunda.
İşin ilginci endüstriyel beslenme yüzünden karşılaştığımız hastalıkları yenebilmek için yine endüstriyel tıptan aşı bulmasını istiyoruz.
Bu da başlı başına büyük bir ironi ve neoliberalizmin bir paradoksu. Kurtulabilmek pek kolay ve mümkün değil.
O yüzden bireysel olarak iyi bir duruş sergilemek tek yapabileceğimiz şey, hem kendimiz hem de bizi örnek alacaklar için. Her şey kendimizi düzeltmekle mümkün, bu fırsatı da kaçırırsak yine eski döneme dönersek zaten kaybediyoruz.
Bu yazıyı yazmıştım ama sonradan 10 Nisan Cuma gecesi 2 günlük sokağa çıkma yasağı sırasında yaşanan şeylerden sonra, yazım fazla iyi niyetli mi oldu acaba dedim? Tam bir kara mizah ve trajedi ile bütün kurallar çiğnenmiş oldu. Eminim ki hastalık sayılarında da artış olacak. Bir kez daha gösterdi ki insanlık olarak (ülkemizde maalesef durum daha sorunlu) daha çok yolumuz var. Kendi adıma ben çoğunlukla aydınlık yolu seçmeye çalışıyorum (düşünen, saygı ve sevgi duymaya çalışan, dinleyen ve empati kurmaya çalışan vb.) ama hiç kolay da bir yol değil.
Tabii ki herkesin içinde bazı karanlık alanlar da var ve her zaman doğru şeyler yapamıyoruz ama burada önemli olan niyetimiz ve karşımızdaki insanlarda bıraktığımız izler.
Sevgiyle kalın, bu kadar korktuğunuz COVID-19 uzak dursun hem sizden hem sevdiklerinizden.