2008-2010 yılları arasında Çin’de ikamet ettim. O yıllardan günümüze kadar geçen istisnasız her yıl, başka ülkeler gibi bu ülkeye de iş seyahatlerim oldu. Hâlen aktif olarak Çin’de iş bağlantılarım devam ediyor. Bu nedenle Çin’den bir şeyler ithal etmek isteyen ya da oraya ihracat yapmak isteyen çevremdeki çeşitli iş insanları bana özellikle danışırlar.
Hayret ettiğim husus, Çin hakkındaki genel düşünceleri… Geçenlerde bir dostuma tecrübelerin ve edinilen bilgilerin de bir son kullanım tarihi olduğu mesajını vermek için sevdiğim bir filmin ilginç bir sahnesinden bahsetmiştim. Kendimi daha iyi hissetmek için bazen defalarca izlemiş olduğum ama çocukluğumda ya da gençliğimde yer etmiş filmleri tekrar izlerim. Yeşilçam’ın birçok filmi bana iyi gelir mesela. Daha sıcak, daha samimiler galiba. Bazı Hollywood yapımı filmler de var tabi bana iyi gelen; örneğin Geleceğe Dönüş Serisi.
Her izlediğimde başka bir detay çarpar gözüme, dalarım derin düşüncelere. Serinin üçüncü ve son bölümünde bir sahne var izleyenler bilir. Marty zaman makinesi olan arabayla 1955’e tekrar gider ve 1885’te yaşanacak bir olayı önlemek için bu makineyi icat eden Dr. Brown’dan başka yardım isteyebileceği biri yoktur. 30 yaş daha genç ve henüz zaman makinesiyle ilgili fikirleri bile olgunlaşmamış olan Dr. Brown, 70 yıldır bir madende bekleyen zaman makinesini tamir etmek için elindeki yanmış mikroçipi büyüteçle incelerken ilk tespitini yapar; “Neden yandığına şaşmamalı… Üzerinde Made in Japan yazıyor…”. Marty şaşkın bir şekilde cevap verir; “Anlamadım Doktor, en iyi şeyler Japon malıdır zaten!”.
1950’lerde ve 1960’larda genel olarak Japonya’nın üretimi, teknolojisi ve ürün kalitesi hakkında dünya genelinde ne düşünülüyorduysa, aynısı 80’li ve 90’lı yıllar boyunca Çin için de düşünüldü. 80’ler ve 90’larda dünya genelinde Japon teknolojisine ve ekonomik gücüne nasıl saygı duyulduysa, artık benzer bir saygı Çin ekonomisine karşı hissediliyor. Ülkemizde bazı kesimler henüz bir Amerikalı ya da Avrupalı gibi bunu hissetmiyor. Çin’i sadece ucuz iş gücünün, ucuz fiyatlı, düşük kaliteli ürünlerin ana vatanı gibi gören insanların sayısı bir hayli yüksek. Belli ki, Çin’in dünya tarihindeki önemini ve aslında tüm insanlık için medeniyet gelişimine en fazla katkı veren ülke olduğunu bilmiyorlar.
Çin’in tarihini derinlemesine açıklamak elbette kısa bir yazıda mümkün değil ama en azından insanlığın gelişimine direkt etki eden birkaç gelişmeden bahsetmekte fayda var. Kâğıt üretimi ilk olarak Çin’de başladı (M.S. 105). Modern anlamda klişenin icadı ve matbaanın bulunuşu yine Çin’de gerçekleşti. Barut bundan tam 1000 yıl önce Çin’de vardı. Batı medeniyeti bu kara tozun ne olduğunu ve yıkıcı etkisini 250 yıl sonra Moğol istilalarıyla öğrendi. İlginçtir, 600 yıl sonra barutun icadının tetiklediği askeri teknolojiyle Avrupalılar Çin’i domine edip, yarı sömürge hâline getirdiler. Ülke içe kapanmanın bedelini ağır ödemişti. Oysa pusula 1100 yılı civarlarında Çin’de kullanılıyordu. Bu buluşa paralel olarak aslında ilk keşiflerin de Çin tarafından gerçekleştirildiği iddia ediliyor.
Ming Hanedanı’nın 3. İmparatoru, Pekin’i başkent yapan Yonglo’nun emriyle Amiral Zheng He, 107 parçalık donanmasıyla 1421 yılında Amerika dâhil birçok yeri keşfetti ve haritalandırdı. (Bkz. 1421: The Year China Discovered the World – Gavin Menzies)
Deprem dedektöründen (M.S. 132) tutun roket ve havai fişeklere (M.S. 228); diş fırçasından kâğıt para kullanımına; porselenden şemsiyeye; çay üretiminden mekanik saat imalatına kadar akla gelebilecek birbirinden farklı birçok buluş aslında Çin’de gerçekleşmişti. Ancak asıl soru şu; Çin, neden batılı diğer ülkeler gibi koloniler kurarak, sömürgeler edinerek yayılma stratejisi izlemedi? Uzun yüzyıllar boyunca yerleşik düzen ve güçlü tarımının sağladığı imkânları savunmak zorunda kalan taraf olduğu için belki de…
Orta Asya, Moğolistan ve Mançurya’dan gelen göçebe savaşçıların saldırıları yüzünden inşa etmek zorunda kaldığı meşhur duvar, yüzyıllar boyunca defans stratejisi uyguladığının bir kanıtı değil mi zaten? 2. Dünya Savaşı sonrası Milliyetçilerin Tayvan’a çekilmesiyle 1949’da Mao Zedong yeni komünist rejimi ilan etmişti. Evet, Çin Halk Cumhuriyeti belki bu tarihte kuruldu. Ancak günümüzdeki Çin’in asıl vizyonu Deng Xiaoping tarafından 1978’de oluşturuldu. Sadece komünist ideoloji değil, binlerce yıldır süren Çin’in ana stratejisini değiştirerek dışa açılımı başlattı.
Sonraki yazımızda, binlerce yıldır kapalı tutulan büyük bir potansiyelin dünyaya açılmasının, 40 yıl içinde neleri değiştirdiğini izah etmeye çalışarak, hem günümüzdeki güncel ticaret savaşını daha iyi kavrayacağız (ABD’nin Çin’in gücünü nasıl hafife alarak pişman olduğunu) hem de gelecek 50 yıl için bir projeksiyon oluşturmaya çalışacağız.