Gerek gazete ve televizyondaki haberlerde, devlet liderlerinin sanki aynı koşullara sahiplermiş gibi garip bir şekilde kıyaslandığı tartışmalarda, gerekse de gündelik sosyal hayatta karşıma sık çıkan bir kelimedir; “karizma”.
Çeşitli sohbetlerde, dizilerde, yerli ve yabancı filmlerde çok sık kullanıldığını gözlemliyorum. Ama sanki daha çok bir kişinin çekiciliğini, etkileyiciliğini, jön gibi, heykel gibi yakışıklı ya da güzelliğini ve hatta bir otomobilin, herhangi bir eşyanın motor gücü ya da tasarım üstünlüğünü tanımlamak için kullanılıyor. Yani aslında, bu kelime birçok insan ve kurum tarafından yanlış yorumlanıp, yanlış kullanılıyor!
İlk defa Amerika’da 1960’lardan sonra popüler hale gelmeye başlayan “karizma” kavramı, sadece ülkemizde değil, bütün ülke toplumlarında aslında uzun zamandır var. Daha önce adı konulmamış olsa da, bir grup insan içerisinde, karakteristik özellikleri, beden dilini kullanış tarzı, tavırları, kişisel düşünceleri ve duygu otokontrolü gibi becerileriyle farklı görülen bir kişinin, “doğal lider” olarak kabul edilmesini açıklar.
Evrensel nitelikte bir sözlük sayılabilecek olan Webster’s sözlüğünde bu kelime, “bir devlet adamı ya da komutan için duyulan bağlılık ve hayranlık hissini açığa çıkaran bireysel liderlik sihri” olarak tanımlanmıştır.
Sizce de oldukça ilginç bir tanım değil mi? Bireysel liderlik sihri…
Özellikle Ortadoğu ülkelerindeki toplumlarda görüldüğü gibi, sahip olunan servet-zenginlik, makam-mevki ya da farklı alanlardan elde ettiği nüfuz nedeniyle güçlü olan bir kişiye hayranlık duyulması, elbette o kişinin karizmatik olduğu anlamına gelmez. Tarihsel süreç içerisinde sosyoloji, psikoloji, kamu yönetimi gibi çeşitli alanlarda çalışmalar yürütmüş bilim adamı ve akademisyenler, karizmatik liderin şu tanımında birleşmişler.
Makam otoritesine dayanmayan etkileme gücüne ve “takip edilen kişiler tarafından” sıra dışı niteliklere sahip olduğu düşünülen kişi.
Öyle ya, karizma ve liderden bahsediyorsak, bir insan grubunun varlığı şart. Karizma düzeyleri farklı olsa da, her lideri diğer bireylerden ayıran temel faktör, sahip olduğu etrafındaki kişilere ve gelişmelere etki edebilme, bir şeyleri değiştirebilme potansiyelidir.
Birden fazla çeşitte liderlik tarzı var ama en ideal liderlik şekli budur ya da şudur diyemem. Bana göre olması gereken liderlik tarzı, sorumlulukların politik ya da ticari oluşuna, toplumların kültürel yapılarına, mevcut imkânlara ve içinde bulunulan koşullara göre değişir. Ama günümüzde önemi çok hayati boyutlara gelen, beşinci düzey liderlikten bahsetmekte fayda var.
Küresel ölçekte faaliyet gösteren en büyük şirketlerden yüzlercesi üzerinde yapılan bir araştırma neticesinde, sürdürülebilir başarı örneği kabul edilebilecek sadece 11 tane şirket tespit edilmiş. Yani araştırmadan elde edilen sonuçlardan biri, şirketlerin neredeyse sadece yüzde birinin sürdürülebilir başarıya sahip olduğunu gösteriyor.
Birbirleriyle hiç alakaları olmayan, farklı sektörlerde faaliyet gösteren bu 11 şirketin ortak özelliği olarak ne tespit edilmiş biliyor musunuz?
Beşinci düzey seviyesindeki özelliklere sahip bir lider tarafından yönetiliyor olmaları. Araştırmayı yapan Jim Collins’e göre beşinci düzey liderin diğer düzeydeki tüm liderlerden farklı olarak, iki ayırt edici özelliğe, bireysel olarak oldukça derin bir alçakgönüllülüğe, profesyonel olarak büyük bir tutkuya sahip olmaları!
Yüksek egoları olmadığı için, maalesef iş dünyasında ve siyasi hayatta çoğunlukta olan lider görünümlü narsist ve sosyopatlardan farklı olarak, başarıyı paylaşır, astlarını sürekli yüreklendirir, öğretir, çoğu zaman geri planda kalmayı tercih eder. Kendisinden sonraki dönemi düşünür, yüksek idealleri, vizyonu ve tutkusu egosunun önünde olduğu için sorumlu olduğu işler ve imza atılan başarılar çok uzun ömürlü olur.
Özetle liderlik alanında karizma, zannedildiği gibi boy uzunluğu, uzaklara düşünceli bakışlarla dalıp karşısındakiyle muhatap olmama ya da sürekli bağırıp çağırmak, herkese meydan okumak değildir. Aksine sürekli olarak, kendisini takip eden, bağlı olan kişilere karşı derin bir sorumluluk hissiyle hareket etmektir.
Günümüzde oldukça az sayıda olan, nadir görülen bu düzeydeki liderlere, geçmiş tarihlerde insanlık daha sık rastladı. Gerek bilim dünyasında, gerek iş hayatında gerekse de ülkelerin siyasi tarihlerinde bu düzeydeki liderler gelip geçtiler. Ne mutlu bana ki, sahip olduğu yüksek adalet duygusu ve merhametiyle, birlik beraberlikten yana olan gönlü ve ekip-takım çalışmasına inanan aklıyla, anaç ruhu sebebiyle, herkesi sahiplenmesiyle, doğru kararlar vermesine imkân veren vizyonuyla, herkesin çekimser davranabildiği anlarda gösterdiği cesaretiyle, iş ve özel yaşamında uyguladığı prensipleriyle 5. düzey olduğunu bildiğim, Kervan Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Şükrü Başar adında tanıdığım bir lider var! Yine ne mutlu bana ki, dünyayı gezen, çok gözlemleyen beyaz yakalı bir profesyonel olarak, objektif olarak tespitini yaptığım, 5. düzey lider olduğunu keşfettiğim bu kişiyi evlatlarıma gururla örnek gösterebileceğim.
Bir gün terk-i diyar ederken bu yaşamı, onlara “Oğullarım, dedenizin yolundan gidin!” diyebileceğim…