Sevgili Z Kuşağı gençleri; bakıyorum da yaşı sizlerden ileri olan çoğu insan, sizlerden çok şikayetçi. Ama ben sizleri anlıyor ve çok seviyorum. Sizlere bir öğüdüm var: “Sakın bizim gibi olmayın!”. Zaten olmaya da niyetiniz yok.
Yani bizim gibi olmayın derken şunları kastediyorum.
İnsan onuru için yaşar.
Eğer bir iş yerinde onurunuzun zedelendiğini hissediyorsanız hemen bu durumun açıkça hesabını sorun. Açık yüreklilikle eleştirisini yapın. İnsan, onuru korunması zorunlu en yüce değerlerdendir. Zaten artık orada bir dakika dahi durmayın, orayı terk edin.
Aidiyet, değer verilmesi ile oluşur.
Sizleri eleştiriyorlar, aidiyetleriniz çok zayıfmış, hatta hiç yokmuş. Bu bir telaş ve önüne geçilmez bir korkudur. Siz zaten bunun farkındasınız. Size değer verilmediğini fark ettiğiniz anda orasını gözden çıkarıp arkanızda bırakıyorsunuz. Doğru da yapıyorsunuz. Biliyorum siz, sizden öncekilerin şirket yönetme şekillerini değiştirmelerini istiyorsunuz. Onlar değişmiyorsa siz onlarla birlikte olmama hakkınızı kullanıyorsunuz. Çok doğru yapıyorsunuz.
Biat etmeniz istenir.
Çoğu yönetici, sizden kendilerine biat etmenizi, boyun eğmenizi ve sadece denileni yapmanızı talep etmektedir. Ama siz bunu elinizin tersi ile reddediyorsunuz. Yönetim biçimi bu olan ve kendinizi özgür bir birey olarak hissetmediğiniz yerde durmak istemeyip orayı terk ediyorsunuz, doğru da yapıyorsunuz.
Ayrımcılık yapan kaybeder.
İşe girdiğiniz yerde yöneticilerin adil olup olmadığına dikkat ediyorsunuz. Terfi zamanlarında ve zam dönemlerinde orada ayrımcılığın olup olmadığına bakıp orada adalet olup olmadığına karar veriyorsunuz. Adil değillerse yine orayı terk ediyorsunuz, doğru yapıyorsunuz.
Akraba kayırmacılığı dünyanın en rezil davranışıdır.
Çalıştığınız yerde her ne kadar çoğunluk sessiz ve tepkisiz gibi görünse de siz orada tepeden gelen yönetici akrabalarını yadırgıyorsunuz. Liyakat olmayan yerden rahatsız oluyorsunuz. Sadakatten ve kan bağı kayırmacılığından önce liyakatin olmasını istiyorsunuz. Tepeden atanan akraba yöneticilerden hoşlanmıyorsunuz. Çalıştığınız ortamda yönetici akrabaları ne kadar çoksa o kadar rahatsız olup, orada devam etmemeyi tercih ediyorsunuz, doğru yapıyorsunuz.
İnsan Kaynakları departmanı
İşe girerken sanki şirketin en üst düzeyine bulunması zor bir yönetici seçiliyormuşçasına, uyguladıkları sıkıcı ve yorucu süreçleri yadırgıyorsunuz. O süreçleri başarı ile geçip insan kaynakları yöneticisi ve şirket üst düzey yöneticilerinin akrabalarının/tanıdıklarının çok daha kolay işe alındığını gördüğünüzde her şeyin göstermelik ve yalan olduğunu anlıyorsunuz. Yine orayı terk ediyorsunuz, doğru yapıyorsunuz.
Yaranma ve yalakalık
Siz eski kuşaklara göre daha özgür bireyler olarak yetiştiniz. Bireysel özgürlük sizin için çok ama çok değerli. Siz onurunuzu mevki için satmak istemiyorsunuz. İşe girdiğiniz yerde, yaranma ve yalakalık gibi onursuzluklar varsa ve buna yöneticiler prim veriyorsa orada kalmıyorsunuz. Yine orayı terk ediyorsunuz, yine doğru yapıyorsunuz.
Emeğin karşılığını hakkaniyetle almak.
Akşam normal mesai saatinden sonra çalıştırılıp mesai ücreti dahi verilmeyip, sabah on dakika geç kaldığınızda size efelenen çağ dışı öğütler veren yöneticiyi sevmiyorsunuz. Orada adaletin olmadığını hemen anlıyorsunuz. Yine orada kalmamayı yeğliyorsunuz, yine doğru yapıyorsunuz.
İnisiyatif kullanmayan, elini taşın altına koymayan yönetici
Sizler yönetici diye atanan kişide inisiyatif olmasını, bazı durumlarda cesur davranışlar olup üst yönetimle cesurca tartışmasını bekliyorsunuz. Sadece ahkam kesen, aşağıya bağırıp yukarıya kuzu olanı yadırgıyorsunuz. Biliyorsunuz ki böyle yöneticiler sadece kendi menfaatlerini düşünüp sadece yönetime hoş görünmeye çalışırlar. Yani sizin yararınıza kıllarını dahi kıpırdatmazlar. En ufak bir problemde kurban tayin ederler ve onu harcayıp kendilerini kurtarırlar. İşte yine bu ortamda kalmamayı, orayı terk etmeyi seçiyorsunuz, yine doğru yapıyorsunuz.
Çalışanların birbirine kırdırılması
KPI, performans, ‘star’ oluşturmak vb. gibi yapmacık ve çalışanın birbirine rakip olduğu pis havayı yadırgıyorsunuz. Size göre çalışmak ve üretmek, takım ve dayanışma işidir. Size göre çalışmak, sanat üretme tadı gibidir. Sizin için çalışmak senfoni orkestrası gibi iş birliğidir. Bir voleybol takımı gibi birbirinin yerini doldurmaktır. Siz, yıl sonu verileceği vadedilen kıytırık bir miktar prime kendinizi teslim edip arkadaşınıza rakip olmayı tercih etmiyorsunuz. Yine ceketinizi alıp orayı terk ediyorsunuz, yine doğru yapıyorsunuz.
Ne diyeyim SEVGİLİ Z KUŞAĞI, sizlerle dünya daha çok güzelleşecek ve daha adil olacak, bundan çok eminim. Sayenizde akrabacılık denen kasaba kültürü yerin dibine girecek, çalışmak bir sanat tadına ulaşacak.
Ne olur aynen böyle devam edin, saygınlığınız olmayan yerde bir dakika bile durmayın. Adil olmayan, biat kültürü olan, liyakatin önemsenmediği yeri hemen terk edin. Sadece yılda bir gün lüks otelde verilen yemeğe asla kanmayın.
Bence doğru yoldasınız. Doğru ve adil yeri bulduğunuzda ise bakıyorum da uzun yılları hedefleyerek iştahla çalışıyorsunuz.
Ama sizin en çok neyinizi seviyorum biliyor musunuz? İşten ayrılma görüşmesinde çatır çatır bütün bu adaletsizlikleri, iki yüzlülüğü, bayağılığı, akraba kayırmacılığını nasıl da yüzlerine vuruyorsunuz. Emin olun bir şey değişmiyor gibi geliyor size ama elektrik çarpmışa dönüyorlar her defasında.
Boşu boşuna kendileri değişeceklerine sizin değişeceğinizi, biat edeceğinizi, onursuzluğu kabul ederek uzun yıllar orada var olacağınızı umuyorlar.
Ama siz de ben de biliyoruz ki her seferinde “GEÇTİ BOR’UN PAZARI”…