Show Must Go On

Emre Can Atak
Show Must Go On
Okuma Süresi: yaklaşık 5 dakika

Zaman panik zamanı değil, deriz demesine ancak önlem almamışsak panik kıvılcımı en sakin kalanlarımızın bile eteklerini tutuşturacaktır. Önlem almak için geç kalmış sayılmazsınız. Bu cümle tam olarak doğru değil. Şöyle ki; hayatta değişim oldukça, alacağınız önlemler de mecburen değişmeli. Belki de aklımızda tutmamız gereken en önemli etken budur. Biraz daha detaylı anlatmak için önce durumu açayım.

Teknolojinin, küreselleşmenin beraberinde getirdiği bir sorun var; onlarsız kalmak. Teknolojiye bağlı iletişim metotlarımızın temelinde internet var. İnternetsiz kalmak neredeyse imkânsız. Hemen herkesin akıllı telefonu var, hatta birçoğu şirketler tarafından veriliyor. Amaç 7/24 ulaşılabilirlik sağlamak. Ancak bunların yanı sıra bir de şirketlerin kullandığı, genellikle kişisel bilgisayarlara kurulamayan programlar var. Bu programlar şirketlerin süreçlerini yönettikleri, çoğu zaman şirkete özel geliştirilmiş yazılımlar. Bu nedenle sadece şirket bilgisayarlarında kullanılabiliyor. Bir de internet üzerinden erişilebilen, kurulum gerektirmeyen işletim sistemleri veya süreçler yöneten uygulamalar var ki yazı ilerledikçe bu platformların ne denli önemli olduğunu düşündüğümü göreceksiniz.

Kullandığınız alt yapı ne olursa olsun, iş devamlılığını sekteye uğratabilecek her senaryoya göre bir operasyon planınız olmalı.

Business Continuity Plan (BCP) denilen, işletmelerin en aza indirilmiş imkânlarda bile iş süreçlerini devam ettirebilmesi üzerine kurulu planlardan bahsediyoruz. Birçok senaryoya göre değişiklik gösteren bu planları bir taktik hamle olarak da düşünebiliriz.

Ölçek olarak çok büyük olmayan işletmelerde bu planlar çoğunlukla bir danışmandan alınarak sonrasında kâğıt üzerinde kalan, kullanılması gereken zamanda ise maalesef “son kullanma tarihi geçmiş” olduğu için veya artık uygulanabilirliği olmadığı için kullanılamayan planlardır. Küresel oyuncular için ise “olmazsa olmaz” planlar bunlar.

Küresel oyuncular için senaryolardan bazıları; siber saldırı, doğal felaketler nedeniyle ofislerin kapanması, salgın veya insan yapımı felaketlerde erişimin kısıtlanması olabilir. Bunlardan bazıları için çalışanların hiçbir şey yapması gerekmeyebilir. Örneğin; şirket sunucularının erişime kapanması durumunda dünyanın diğer ucundaki ve aynı bilgileri yedeklemiş olan sunucuların güvenli ortam oluştuğunda devreye alınması ile sorun çözülebilir. Bu çözüm için kolayca demeyeceğim ki bilgi teknolojileri ile ilgilenen arkadaşlarım kızmasınlar. Zira bu çözümler, kullanıcıların hayatını çok kolaylaştıran, uzun zamanda inşa edilen çözümler.

Bugün yaşadığımız gibi bir salgın durumunda ofislere ulaşımın ve toplu taşımanın sınırlandırılması gibi erişim sorunları yaşanmasına hazırlıklı olmak BCP’nin varoluş nedeni. Peki bu planlama nasıl yapılır? Her şey “öğrenmekle” başlıyor. Ama neyi? Öncelikle bağımlılık seviyesini.

Tam da bu noktada “öğrenmek/tanı koymak” ile ilgili detaya ineceğim.

Am I part of the cure or am I part of the disease?

Kullanılan birçok analiz yönteminin esin kaynağın doğadır. İşletmelerde kullanılan (Individual and Moving Range) tablolar, eski filmlerde gördüğümüz, hastanın başına asılan ve değerlerin yazılarak gidişatın gözlemlendiği inişli çıkışlı grafik çizimlerinin olduğu tablolardır aslında. Normalin dışına çıkan değerlerin yeniden normal seviyeye getirilmesi amacıyla yapılacak bir değişikliğin öngörülebilir sınırlar içinde sonuç almasına bağlı bir kontrol yöntemidir. En basit hâliyle; ateşimiz çıktığında, bunu normal değerlere düşürmek için ateş düşürücü kullanırız. Ateşimizin çıkması alternatif senaryoyu, ateş düşürücü kullanmak bu senaryodaki olası eylemlerimizden birini simgeler. Hangi ateş düşürücüyü, ne zaman, ne miktarda, ne kadar süreyle ve hangi yöntemle kullanacağımızı planlamak, bunun için gereken malzemeleri erişime uygun yerde bulundurmak, son kullanma tarihini düzenli denetlemek ve yenisiyle değiştirmek ise BCP diyebiliriz.

Bu örnekte öğrenme kısmı ise ateşinizin “normal” değerini bilmekten geçer. Ateşinizi yükselten sebebi doğru analiz etmeniz, ateş ölçerinizin doğru çalışıyor olması gerekir. Yoksa gerekmeyen bir anda alacağınız bir ateş düşürücü yanlış sonuçlara yol açar.

Kıssadan hisseyi bu bölümün başındaki şarkı sözüne bırakalım. Am I part of the cure or am I part of the disease? Tedavinin mi yoksa hastalığın mı bir parçası olacağınız, değerlendirmeyi doğru yapmanıza bağlı. Yanlış tanı, yanlış tedavi.

Konunun “tanı” kısmını uzun tuttum çünkü buradan sonra sayacağım adımları sadece ve sadece doğru tanı koyduysanız uygulamalısınız.

Bir şirketin hayatta kalabilmesi için gerekenleri belirlemek amacıyla da bu referans noktaları hazırlanır. Bu, öğrenme sürecidir. Aksi takdirde yanlış tanı, yanlış tedavi yöntemini ve hâliyle vücudun iflasını beraberinde getirebilir.

Hadi bakalım mükemmel ölçtük biçtik ve tüm analizlerimiz tamam. Tümünün doğru olduğunu varsayıyoruz. Sıradaki adımlar;

  • Olası tedavilerin hazırlanması
  • Uygulama testleri
  • Test sonuçlarının değerlendirilmesi
  • Sonuçlara göre olası tedaviler için önlemler alınması

Bu süreç başa dönerek kendini tekrarlayan bir döngü. Normal uygulamalarda da aynı şekilde işler ancak bizim konumuz içindeki önemine; BCP içinde yaptığınız çalışmanın “ilk yapıldığı gibi kalmaması” esasına işaret etmek istiyorum.

Yapılan pek çok iş sürdürülebilirliği planı, teknolojinin gelişimi ile birlikte temel değişikliklere uğramakta. En başta yazdığım internet üzerinden erişilebilen uygulamalar da burada devreye giriyor. Şirket sunucularının güvenlik açıklarından ve bu açıkları sürekli kapatmanın masrafından ve zorluğundan dolayı birçok şirket bulut teknolojisine geçiş yaptı, yapıyor. Bugünlerin devamında daha da çok yapacak. Bulutta saklanan verileriniz, akıllı telefonlar, tabletler veya taşınabilir bilgisayarlar ile her noktadan erişilebilen, web sayfaları veya uygulamalar ile her an erişiminize açık olduğu bu yöntem ile birçok tehdidi bertaraf etmiş oluyorsunuz. Buna rağmen tüm veriler yedeklenmeye, yedeklerin de yedekleri alınmaya devam ediliyor. B ve C planlarımız.

Geçtiğimiz günlerde COVID-19’un denizcilik sektörüne etkisi ile ilgili bir konferansın sonunda söylediklerim ile bu yazımızı bitirelim.

Umudumuz bu gibi felaketlerin bir daha yaşanmaması. Önlemler ise küresel çapta, sorunun köküne inerek çözümlenmeli. Elbette bu söylemim bir temenniden ileri gidemiyor. Etki alanımızda olan her şeyin kontrolümüzde olmasını sağlamalıyız. Kendimiz veya bünyesinde çalıştığımız şirketlerin doğrudan etkide bulunabileceği alanlar bizim etki alanımız. Dolaylı olarak etkilendiğimiz veya etkileneceğimiz konular ise ilgi alanımızda.

Buradan hareketle, bir salgının bizim yanı başımızda başlaması ihtimalini her zaman aklımızda bulundurmalı, etki alanımızda iken sorunları çözmek için gerekli hareket planını yapmış olmalıyız. Daha da öncesine gider isek, bu ve benzeri salgınların yayılmasını engelleyecek önlemlerin her seviyede alınmış olması gerekir. Bu bir zincir ve her zincir en zayıf halkası kadar kuvvetlidir. O nedenle de en yakınımızdaki halkanın en zayıfı olduğu ihtimaline karşın planlarımızı yapmış olmalıyız.

Herkese sağlıklı günler diliyorum.

İlginizi Çekebilecek Diğer Yazılar