90’lı yıllarda Sovyetler Birliği’nin çöküşünün de yarattığı heyecanla, liberal ekonomilerden yükselen söylemlerden birçoğu, devletlerin de artık şirketler gibi yönetilmesi gerekliliği üzerineydi. Günümüze gelinceye kadar birçok kültür ve toplumda daha yaygın bir genel düşünce hâline geldi bu görüş. Bazen gidilen düşünce yolunun sağlamasını yapmak için soruyu aslında “tersten” sormakta fayda var; şirket devlet gibi mi yönetilir?
Gerçekten ticari bir işletmedeki yönetim parametreleri ile devletinkiler örtüşüyor mu? Hemen göze çarpan “temel amaç” ayrılığı var elbette. Devlet, bir toplumdan sorumludur. Sorumlu olduğu toplumun adaleti, düzeni, temel sağlık, eğitim ve güvenlik ihtiyaçlarını gözetmekle mükelleftir. Şirket ise kazanç elde etmek, sermaye birikimi yapmak amacıyla kurulmuştur ve bu amaç doğrultusunda ticari faaliyet sürdürür.
Bu amaç ayrılığı piramidinin tepesinde; onları oluşturan yapı taşları da doğal olarak aşağıya doğru farklılık arz ediyor. Örneğin silahlı kuvvetleri, mahkemeleri, hastaneleri, okulları olmayan bir devlet düşünülemez. Aksi örnekte de, bunların her birine sahip bir şirket de olmaz.
Aslında doğadaki canlılarda da, farklı olgularda da aynı durum gözlenebilir. Özetle, amaç farklılığı varsa; yapı farklılığı da vardır. Bisikletin arka tekerleğinin öndekinden bağımsız hareket edemeyeceği gibi. Baş nereye yönelirse, gövde o doğrultuda şekillenir.
İnsanlık tarihinin ilk toplumlarını, bireylerin temel ihtiyaçlarını giderme arzusu yarattı. Daha büyük avları ya da kaynakları elde etmek için birlikte hareket ettiler. Sonra başka bireylerden oluşan gruplara karşı güvenlik için ayrıca dayanışma içine girdiler. Önce bedenen üstün olanlardı liderler. Ama kendi aralarında da anlaşmazlıklar oluyordu. Bunların da çözüme kavuşturulması için doğal olarak en deneyimli, yeryüzünde daha uzun süredir varlıklarını sürdürenleri, yaşlılarını izlemeye başladılar.
Zamanla barınak, yiyecek ve giyecek paylaşımı, görev dağılımı, bireyin kendi topladığı meyvelerin veya avladığı canlıların bir kısmını ayrıca topluluk için vermesi gibi ilk vergilerin düzenlenmesi vs. derken Platon’un 2400 yıl önce hocası Sokrates’in etkileriyle ortaya koyduğu bildiğimiz devlet kavramı oluştu. Farklı görev ve sorumluluk dağılımları ihtiyaçlarla doğru orantılı olarak sürekli büyüdü.
Günümüzde dünya genelinde imajı hiç de iyi olmayan “bürokrasi” doğdu. Adalet ve vergi konularında her yeni gelişmenin analizi, değerlendirilmesi için gereken bilgiyi hazmetme ve karar verme süreçleri uzadı.
Şirket yeni bir faaliyet içerisine girmeden önce temel olarak sadece iki soruya odaklanır. Bu yeni alanda kazanç var mıdır? Bu yeni faaliyeti yürütebilecek altyapı (yeterli sermaye, bilgi & donanım) bende mevcut mudur?
Eğer bu iki soruya da olumlu yanıt bulabilirse, şirket temel amacı olan kazanç birikimi için yeni faaliyete girişebilir. Artan maliyetleri karşılamak ya da açığı kapatmak için devletin yapacağı hamle bellidir; vergileri artırmak. Eğer şirket gibi kendi ticari kuruluşlarını yaratıp, kendi toplumunun üyesi olan birey ya da bireylere ait bir şirkete rakip olursa, temel amacından sapmış olur.
Zamanla asli görevi olan adaleti ve toplum düzenini sağlama konusunda sıkıntılar yaşar. Aynı şekilde şirket, devlet yönetiminde uygulanan, dış politika ve yurtiçindeki farklı lobi ve gruplar arasındaki dengeleri takip ederek hareket etmek gibi, farklı bir yapılanma içerisine girerse, rakiplerine karşı ticari rekabet alanı dışında farklı bir mücadele yöntemi belirlerse, artık ticari bir kurum, şirket olmaktan çıkar.
Günümüz koşullarına ayak uyduran ve faaliyetlerinde başarılı olan şirketlerin ortak özelliği hızlı karar almalarıdır. Yeni bir ürün geliştirilmesinde ve piyasaya sürülmesinde, yaşanan konjonktürel bir gelişmeye karşı önlem almada, hızlı hareket edebiliyor olmak hayati öneme sahip. Şirket içi ortaklık yapısı ya da ayrı departman yöneticileri arasındaki rekabetten kaynaklı farklı dengelere öncelik vermek bürokrasiye neden olur. Şirketin önceliği kâr etmektir. Fırsatın hızla gelip, hızla uzaklaştığı bir çağda, bürokrasi ticari kurumlar için ölümcül bir virüs olabilir.